Ana içeriğe atla

Kayıtlar

GALATASARAY'IN CARLOS CUESTA TRANSFERİ Galatasaray, ara transfer döneminde savunma hattını güçlendirmek adına önemli bir hamle yaptı ve Kolombiyalı stoper Carlos Cuesta’yı kadrosuna kattı. Ancak bu transfer, taraftarlar ve futbol otoriteleri tarafından farklı açılardan değerlendirildi. Bir yandan genç ve atletik bir oyuncunun takıma kazandırılması olumlu bir adım olarak görülürken, diğer yanda sürecin planlı ilerleyip ilerlemediği ve Cuesta’nın Galatasaray’ın öncelikli hedeflerinden biri olup olmadığı sorgulanıyor. Özellikle Nelsson’un düşük bir bedelle takımdan ayrılmasının ardından Cuesta için 8 milyon euroluk bir anlaşmaya varılması, transferin mali boyutunu da tartışmalı hale getiriyor. Peki, Cuesta bu tartışmaları performansıyla geride bırakabilecek mi? Öncelikle Cuesta’nın profiline baktığımızda, 1.79 boyunda, atletik ve hareketli bir stoper görüyoruz. Ancak modern futbolda stoperlerin fiziksel özellikleri büyük önem taşıyor. Günümüzde kısa boylu stoperler oldukça nadir boy g...
En son yayınlar

Türkiye'nin UEFA Sıralamasındaki Yeri ve Avrupa Kupalarına Katılımı

Avrupa futbolunun en prestijli organizasyonlarından biri olan UEFA (Union of European Football Associations), futbol kulüplerinin ulusal liglerindeki performanslarına göre ülke puanları oluşturur. Bu puanlar, her ülkenin Avrupa kupalarına katılım hakkını belirlerken aynı zamanda o ülkenin futbolunun uluslararası düzeydeki seviyesini yansıtır. Bu yazıda, Türkiye'nin UEFA sıralamasındaki yeri ve Avrupa kupalarına katılım performansı ele alınacaktır. UEFA ülke puanı, bir ülkenin futbol kulüplerinin Avrupa kupalarındaki performanslarını yansıtan bir ölçüdür. Bu puan, ulusal liglerdeki kulüplerin UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi gibi turnuvalardaki başarılarına göre hesaplanır. Kazanılan her maç, berabere biten her maç ve tur atlama gibi faktörler ülke puanını etkiler. Türkiye, bu puanlama sistemi çerçevesinde uluslararası arenada yerini almaktadır. Türkiye'nin UEFA Sıralamasındaki Yeri Ülkemiz, futbolun coşkuyla takip edildiği ve büyük bir tutkunun olduğu bir ülked...

HEP Mİ BİR AKSİLİK!

Hep mi bir aksilik! Sezonu, Gol krallığı yarışında 2'nci sırada bitiren Enes Ünal'ın Transferi başka bir sezona kaldı. Enes Ünal, Bursaspor'da gösterdiği başarılı performansıyla dikkatleri üzerine çekmiş bir futbolcuydu. Özellikle Türkiye’de Basın, onu “Wonderkit” yetenek olarak medyada sürekli olarak gündemde de tutuyordu. Yine aynı dönemde Enes Ünal, Avrupalı gözlemcilerin de takibindeydi. Türkiye'nin santrafor ihtiyacı olduğu bir dönemde, Enes Ünal potansiyeli ve yeteneğiyle ön plana çıkan bir oyuncu olarak Türkiye’nin santrafor susuzluğuna bir çare olarak düşünülüyordu. Enes Ünal, Bursaspor'da geçirdiği süre boyunca golcülüğü ve golcü fiziğiyle ön plana çıktı. Genç yaşına rağmen saha içindeki zekası, hızı ve gol vuruşlarındaki becerisiyle büyük bir etki yaratıyordu. Bu performansıyla Avrupalı kulüplerinin de dikkatini çekti ve kariyerini yurtdışında sürdürme fırsatını ona verecek, uluslararası ağı olan Manchester City’e 26 Haziran 2015 tarihinde Bursaspor’un r...

TAKTİK YOK

Tamamen içi dolduruşmuş, birer balon yapısında ilerliyor kulüpler. Sahaya çıkan futbolcu bile, kenardan ve taraftardan aldığı gazla oynuyor. Futbolcunun mesleği olan futbolculuk mesleğini icra etmesi için, futbolcuyu puf pufluyoruz. Onların taraftarı memnun etmesi gerektirdiği yerde, futbolcuların mutlu edilmesi için mücadele verilmesi hiç bir literatürde açıklanabilecek bir durum değildir.  Alt yapıya verilmeyen önem için her an çökmeye ve batmaya mahkûm durumdayız. Örnek almak bu dünyada ki en makul iştir eğer ki yapamıyorsanız!  Yapılmışından bakmalısınız. Şekil A, Hollanda, şekil B, Portekiz, şekil C, Norveç, bütçe tesisleşme gibi sorunları öne sürerek bu işten sıyrılıp yükü devlete atmakla, gerçekleri yok saymakla, ancak ve ancak aynada görülen silueti kandırabiliriz. Yıldız diye getirdiğiniz 3 futbolcudan vazgeçtiğiniz an ona vereceğiniz parayla en güzelini yaparsınız.  Sürekli değişen teknik adamlar, tamamen momentuma dayanan planlamalar, yarın yokmuşçasına devam e...

İNGİLTERE’NİN YENİ KALESİ OZAN KABAK

Futbol, canlı bir varlık gibi bireylerle büyüyen ve geleceğini şekillendiren bir yapıdır... Bu yapıda, kuşkusuz başrol sahadaki futbolcularındır. Sahadaki oyuncular, tribünde, evinde, masa başında, sokakta vb. taraftarların beden bulmuş halidirler. O yüzden her futbolcu sadece formasının arkasındaki ismi değil, aynı zamanda oynadığı takımların milyonlarca taraftarın ismini de taşımaktadır.  Ve kurduğu hayallerde de yine onunla birlikte milyonların hayali vardır. Takvim yaprakları, 25 Mart 2000 yılını gösterdiği zaman; Ankara ilinin orta kesiminde bulunan, Çankaya ilçesinde bir bebek dünyaya gelmiştir.  Bebeğin ismi,  Ozan Muhammed Kabak’tır. Hikâyesi Ankara’da başlayıp İngiltere’de devam eden bu bebeğin kariyer serüveni de hızlı ve sağlam adımlarla zirveye doğru gerçekleşiyor. Ozan,  2011 yılında her şeyin başlangıç noktası olan Silivrispor’dan Galatasaray’ın Gençlik Akademisine girerek, başarılara açılacak kapıların ilk kilidini açmış oluyor.  Silivri sporda fo...

TÜRKİYE'NİN KANAYAN YARASI YABANCI FUTBOLCU KONUSU

Yıllardır gündemden düşmeyen bu konu aslında ülke futbolunun neden belirlenen eşiği geçilemediğinin de göstergesi niteliğinde. Her şeyi bir kenara bırakalım çok ama çok basit denklemle başlayalım. Örnek olarak, bu yıl Trabzonspor forması giyen ve süper ligde gol krallığı yarışında zirveye oynayan Alexander Sörloth’ın kendi ülkesi olan Norveç liginde yabancı sınırlaması olsaydı Sörloth kendi vatanını bırakıp ülkemize gelir miydi ? neden gelsin bilmediği bir ülkeye, bilmediği bir iklime, bilmediği bir millete yani kendi ülkesinin liginde oturur topunu oynardı neden çünkü kendi ülkesinin koyduğu yabancı sınırlaması onu rahata alıştırıp ve dışarıda kazanacağı ücretin aynısını bazı durumlarda çok daha fazlasını kazanma imkanı vereceğinden dolayı.    Durum bu kadar basit işte rekabet anlayışını ortadan kaldırmak demek başarısızlığa ayna tutmak demektir. Öyle ki rekabet alanını oluşturacak argümanlara sahip değilsen bu kendi sandalyesini ayağının altından tekmeleyen idam mahkumuna be...

ENDÜSTRİYEL FUTBOLUN SALT BİR OYUN OLMAKTAN ÇIKIP BİR TÜKETİM KATEDRALİNE DÖNÜŞMESİ

Hayatın içinde ki yaşamlar gibi futbol takımları da bazıları zengin yaşamları, bazıları orta yaşamları, bazıları da hayatta var olabilmeyi amaçlamaktadır. Belki de bu yüzdendir en çok bizi bir takıma yönelik fanatizm tutkusunu tattıran. Bireyler kendileriyle tuttukları futbol takımını özdeşleştirirler ve böylece bazılarımız olmak istediğimiz konumda başarılı olan kulüpleri pekiştirip bir taraf oluruz. Bazılarımız hayatın verdiği ağır mağlubiyeti kabul edip kendi yaşamımız gibi bir türlü başarılı olamamış kulüp taraftarı oluruz. Bunun izahı ancak tuttuğu takımla kendi yaşantısını paralel çizgide yaşayan fanatik taraftarlarca açıklanabilir.  Futbolun dünyada insan hayatının olduğu her alana nüfus ettiği gerçeği bu oyunun ne kadar büyük bir potansiyel gücünün olduğunu göstermektedir. Kapitalist sistemde   bu gücün kullanılması demek sömürülecek  bireyler demektir. Günümüz   endüstriyel kapitalizmin bireyleri tüketen birer robotik varlıklar haline getirdiği bu sistemin f...